Peki, bu nasıl mümkün olabilir? Sosyal medyada anlamsız hareketlerle milyonlar kazanan insanların yanı sıra akademisyenlerin ya da doktorların daha az kazanması, sizi de düşündürüyor değil mi?
Bu düşüncede yalnız olmadığınız gibi bunun neden böyle olduğunu kanıtlayacak bilimsel çalışmalar var. Araştırmadaki detayları okuyunca “Harbiden ya, galiba aptal olan benim?” diyebilirsiniz.
Bilimin gözünden: Zekâ ve zenginlik arasındaki gerçek bağ
Zekâ ve finansal başarı arasındaki ilişki, bilim dünyasında uzun süredir tartışılan bir konu. Genel kanı; yüksek zekânın, daha iyi problem çözme becerileri ve analitik düşünce yetenekleri sağlayacağı yönünde. Ancak bu durum her zaman maddi başarıyla doğrudan ilişkili değil.
Örneğin; birçok zekâ testi, soyut düşünme ve mantıksal akıl yürütme becerilerini ölçer. Fakat bu becerilerin, finansal başarıya doğrudan bir katkısı olduğunu gösteren net bir kanıt yoktur.
Birçok araştırma, yüksek IQ’ya sahip bireylerin akademik ve mesleki başarılar elde etme olasılığının daha yüksek olduğunu gösterse de bu başarıların, finansal kazançla her zaman eş değer olmadığını belirtiyor.
Yapılan çalışmalarda, yüksek IQ puanlarına sahip kişilerin daha yüksek eğitim düzeylerine ve prestijli işlere ulaşma olasılığının daha yüksek olduğunu, ancak bu durumun her zaman daha yüksek gelirle sonuçlanmadığını ortaya koyuyor.
Bunun nedeni olarak ise akıllı insanların, bazen maddi kazançtan çok entelektüel tatmin veya sosyal katkıya odaklanmaları ile prestijli işleri seçmesi belirtiliyor.
Neden bazı “aptallar” daha zengin?
Bu fenomenin altında yatan bir diğer faktör ise başarının sadece zekâya bağlı olmadığı, aynı zamanda şans, kişisel ilişkiler, çevresel faktörler ve kişisel motivasyon gibi unsurların da büyük rol oynadığı gerçeğidir. Zekâ, bu faktörlerin yalnızca bir tanesi ve başarıya giden yolda diğer faktörler de büyük önem taşıyor.
Aile kaynakları da çalışmalar da gösterilen bir diğer sebep. Aklınıza getirin zengin aileleri, şimdi de çocuklarını düşünün. Sizce, çocuklar zeki oldukları için mi zengin? Araştırma da tam bunu açıklıyor ve seçkin aile geçmişine sahip insanların sınıf avantajlarının, ayrıcalıklı ve en iyi maaşlı işlere erişmede etkili olduğunu varsayıyor.
Bu işin bir de pazarla(n)ma tarafı var.
Girişimciliğin de işin içine girdiği bu aşamada, aslında insanın kendisini pazarlaması, zenginliğini etkiliyor. Örneğin, neden gelecek nesli şekillendiren öğretmenler, sadece insanları eğlendiren futbolculardan daha az para kazanıyor?
Futbolcunun yerine manken, sosyal medya fenomeni ya da komedyen koyun. Öğretmenin yerine de akademisyen, avukat ya da hemşire. Böyle bakınca adaletsiz bir karşılaştırma gibi görünse de aslında gerçek basit.
Sosyal medya fenomenleri, milyonlarca izleyiciye ulaşırken öğretmenin gün içerisinde ulaştığı öğrenci sayısı arasında, Angelina Jolie ve ben kadar fark var. Bu da şu demek oluyor; milyonlarca göz, milyonlarca para demek. Bir de tabii bunun sponsorluk kısmı da rakamlara eklenince, zengin olmamak elde değil.
Aslında işin özü şu; akıllı insanların tüm çabaları derinliğe odaklanmakken, genişliğe çok az çaba göstermelidir. Petrol sahası bulan akıllı insanlar, petrol keşfine girerken aptal dediklerimiz onu nasıl dağıtacaklarını düşünüyor.
Bu strateji oyununun adil olup olmadığı ayrı bir tartışma konusu ama bazen insan kurban olmaktansa akıllı olmayı da tercih edebiliyor.
Zengin olmak demişken belki bunlar da ilginizi çeker: